Jacques Lacan (1901-1981)
İletisim Ansiklopedisi İletisim Ansiklopedisi
8.99K subscribers
12,369 views
101

 Published On Dec 17, 2019

Fransız psikanalist Jacques Lacan’ın psikanaliz bilimi açısından önemli bir yere sahip olduğu kadar genel itibariyle toplum bilimlerinde de etkili olmuş bir figür olarak karşımıza çıkmaktadır. Lacan’ın dönemine kadar psikanaliz bilimi daha ziyade Freud’un fikirlerinin egemenliği altındaydı. Lacan da ilkin Freud’u takip ettiği halde sonrasında psikanaliz dünyasının alışılagelmiş ön kabullerini yapı-bozuma uğratarak sosyal bilimler açısından önemli tartışmalara yol açmıştır. Objet petit a, jouissance, Öteki, imgesel-simgesel-gerçek üçlüsü, ayna evresi kuramı ve genel olarak bilinçdışı ve dilbilim üzerine çalışmaları psikanaliz bilimine yaptığı en önemli katkılardır.
Jacques Lacan, Paris’in Montparnasse’ında orta sınıf Katolik bir ailenin konforlu ortamında büyümüştür ve zamanın prestijli Katolik Okulu olarak bilinen Collège Stanislas’da parlak bir öğrenci olarak dikkat çekmiştir. Lacan, felsefe, din ve Latince konularında çalışmalar yaparak kendisini yetiştirmiştir (Homer, 2005, s. 3). 1932’de ünlü paranoid-psikoz vakasının analizini konu edinen doktorasını sunmuştur (Monnier, 2007, s. 2527). “Psikanalizi kuramsal anlamda yaptığı çalışmalar ve tanımladığı bazı yeni terimlerle daha da zenginleştirmiş olduğu söylenebilir” (Tuzgöl, 2018, s. 45).
1951’de haftalık olarak başladığı seminerlerini yaşamının sonlarına doğru noktalayan Lacan’ın bu seminerlerine Sartre, de Beauvoir, Levi-Strauss, Marleau-Ponty, Barthes, Althusser, Kristeva ve Irigaray gibi Fransız entelektüel dünyasının en önemli simaları eşlik etti (Grosz, 1998, s. 15). Lacan ayrıca 1963'te Ecole Pratiquedes Hautes Etudes'de konferans sorumlusu olarak Paris Freudyen Okulu’nu (Ecole Freudienne de Paris) kurdu (Marshall, 1999, s. 451). Lacan'ın kızı Judith, Jacques-Alain Miller ile (Alain, aynı zamanda Lacan’ın seminerlerini derleyenlerin başında gelmektedir) evlendi. Miller, Lacan ile yakın çalışan genç bir felsefecidir. Jacques Lacan, 9 Eylül 1981’de mide kanserinden dolayı yaşama veda etti (Lee, 1991, s. xvii).
Jacques Lacan’ın görüşlerini daha iyi anlamak için onun yazınsal izleğindeki temel aşamaları dikkate almak gerekir. Çünkü Yücedağ’ın (2018, s. 52) belirttiği gibi Lacan üzerine yapılan herhangi bir çalışmada karşılaşılabilecek en temel problemlerden biri, Lacan’ın neredeyse on yılda bir değişen düşünce serüvenidir. Bu anlamda Lacan bazen kavramlarını revizyondan geçirmiş bazen de kullanmış olduğu kavramları yok sayarak farklı türden kavramsal bir maceraya atılmıştır. Jacques Lacan’ın merkezi referans noktasını, psikanalizin kurucusu olan Sigmund Freud’un görüşleri oluşturmaktadır (Elliott, 2916, s. 140).
Öte yandan Lacan hem genel anlamda psikanalize hem de Freud’a yönelik ciddi eleştiriler getirmiştir. Lacan’ın Freud eleştirisi bir polemik konusu olmanın ötesinde kuramsal tartışmanın bir tezahürünü teşkil etmektedir. Lacan, Freud’un fikirlerine bir bütün olarak baktıktan sonra onun kişiyi cezbeden bir şeyleri barındırdığını ancak bir noktadan itibaren psikanaliz etiği dediği şeye saldırmaktan da kendini alamadığını dile getirir (Lacan, 1997, s. 89). Jacques Lacan, Freud’un kuramları altında şekillenen psikanalizin fizyolojik bakış açısını kültürel yönden ele alır ve böylece psikanalizdeki cinsellik, arzu ve bilinçdışı gibi tartışmalara yeni bir boyut kazandırır. Bu anlamda tartışmalı da olsa Lacan’ın Freud’dan beri bilinen psikanalizin en önemli kurucu babalarından biri olduğu söylenebilir (Homer, 2005, s. 1).

show more

Share/Embed